SAĞLIK HUKUKU

Ülkemizde hasta hakları; 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 Sayılı Sağlık Bakanlığı Ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 23420 sayılı Hasta Hakları Yönetmeliği ve bunlara dayanarak çıkarılan Yönergelerle düzenlenmiştir.

Sağlık hukuku çerçevesinde sağlık hukuku davaları, oldukça geniş konu ve alt başlık kapsamında değerlendirilmekte ve görülmektedir. Sağlık hukuku davalarının başlıca konu başlıkları arasında doktorun hukuki sorumluluğu, doktorun hastaya karşı sözleşme içi veya sözleşme dışı sorumlulukları ve doktor ile hasta arasındaki hukuki ilişkiden doğan sorumluluk konuları gelmektedir. Bununla birlikte sağlık hukuku davaları arasında hatalı tıbbi tedavi ve akabinde doğan sonuçlar da ele alınmaktadır.

Öncelikle hekimin hukuki açıdan bir sorumluluk taşıyabilmesi ve bir tazminat davasının konusu olabilmesi için gereken en önemli şartlardan bir tanesi, hasta açısından tıbbi müdahaleden kaynaklı bir zararın oluşmuş olmasıdır. Başka bir deyişle hasta açısından oluşan herhangi bir zarar yok ise, hekim açısından da hukuki sorumluluktan bahsedilemez. Öte yandan tıbbi müdahale akabinde meydana gelen bir zarar var ise bunu maddi zarar ve manevi zarar olmak üzere iki şekilde incelemek mümkün. Maddi zarar ya da hukuktaki tanımı ile mal varlığındaki eksilme, hem tıbbi müdahale sırasında hem de haksız fiilden sonraki süreçte olmak üzere, iki farklı koşulda da meydana gelebilir. Bu noktada maddi tazminat, bir diğer adıyla yoksun kalma tazminatı hesaplanırken birden fazla husus dikkate alınır ve aritmetik ortalama yöntemi, peşin sermaye yöntemi ya da tam artış tam iskonto yöntemi başta olmak üzere pek çok farklı yöntem kullanılarak hukuk sistemimiz çerçevesinde hesaplanır. Öte yandan manevi zarar da hatalı bir tıbbi müdahale sonrası bireyin bedenen ve ruhen duyabileceğini acı ve keder olarak ifade edilebilir. Bu gibi durumlarda hasta yaşıyorsa hastanın kendisine, ölümü gerçekleştiyse de yakınlarına manevi tazminat davası açma hakkı doğmaktadır.

Ülkemizde henüz sağlık hukuku alanında ihtisaslaşmış bir mahkeme bulunmamaktadır. Bu sebeple dava taraflarına göre İdare mahkemelerinde, Asliye Hukuk mahkemelerinde ya da Tüketici Mahkemelerinde açılabilmektedir.  
Sağlık hukuku davalarının en önemlisi malpraktis davalarıdır. Türk Tabipleri Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 13. maddesine göre; Malpraktis(Malpractice) "bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeni ile bir hastanın zarar görmesi, hekimliğin kötü uygulanmasıdır". Dünya Tabipler Birliğine göre de, malpraktis "hekimin tedavi sırasında standart, güncel uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavisini vermemesiyle oluşan hasardır".
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, hasta haklarına ilişkin yayınladığı yönerge ile birlikte hasta haklarını açık ve net bir şekilde belirlemiştir. Buna bağlı olarak hasta hakları genel olarak sağlık hizmetlerinden faydalanma, bilgilendirme ve bilgi talep etme, sağlık kuruluşunu seçme ve değiştirme, mahremiyet, rıza, güvenli ortamda hizmet alma, rahatlık, saygınlık görme, ziyaretçi ve refakatçi bulundurma ve şikayet/dava hakkı olarak sıralanabilir. Öte yandan hastaların hakları olduğu kadar aynı zamanda yükümlülük ve sorumlulukları da bulunmaktadır. Hastalar, başvurmuş oldukları sağlık kuruluşunun kurallarına ve uygulamalarına uygun davranmalı, daha önce gördükleri tedaviler ve kullandıkları ilaçlar da dahil olmak üzere hekimlerine net ve anlaşılır bir tıbbi geçmiş sunmalı ve hekim tarafından belirlenen kontrol veya tedavi sürelerine uymalıdırlar. Söz konusu sağlık hukuku çerçevesinde alınan yargıtay kararları ise zaman içerisinde alınmış olan kararlara birkaç emsal vermek mümkün. Örneğin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2004 tarihli 13-291 sayılı kararına göre malpraktis davalarında manevi tazminat caydırıcı olmalıdır. 13. Hukuk Dairesi'nin vermiş olduğu 7925 sayılı bir diğer karara göre ise Yüksek Sağlık Şurası, malpraktis davalarında sağlık hukuku bilirkişilik kavramı çerçevesinde değildir; başka bir deyişle Yüksek Sağlık Şurası, malpraktis davaları söz konusu olduğunda zorunlu resmi bilirkişi niteliği taşımaz. Hekime ve sağlık personeline yönelik her türlü tazminat davası ile ilgili de farklı Yargıtay kararları bulunmaktadır.
Tıbbi Malpraktis davası”, hastaların hekim, doktor, özel hastane ya da kamu hastanelerindeki her türlü tıbbi müdahaleden doğan zararlarının tazmini davalarıdır. Örneğin, estetik ameliyat nedeniyle gittiğiniz hastanede estetiğin taahhüt edilene uygun şekilde yapılmaması, komplikasyonların gelişmesi, bir organın işlevini yitirmesi, hastaneye bağlı nedenlerle enfeksiyon kapılması, hastaya bakmaktan kaçınmak ve bunun gibi teşhis, tedavi ve sair hatalardır.